top of page

KASTAMONU TARİHİ HAKKINDA NOTLAR.

CANDAROĞULLARI.

 

21 CİLTLİK TÜRKLER ANSİKLOPEDİSİ'NDEN DERLENMİŞTİR.

 

1- 1204-1320 Çobanoğulları Beyliği: Kurucusu Çoban Beydir. Anadolu’da kurulan beylik, Candaroğulları tarafından yıkılmıştır.

 

2-1291-1461 Candaroğulları Beyliği: Kurucusu Candar Beydir. Anadolu’da kurulan beylik, Osmanlı Devleti tarafından yıkılmıŞtır.

 

3-1300-1355 Sinop Prensliği) Beyliği: Kurucusu Gazî Çelebidir. Anadolu’da kurulan beylik, Candaroğulları tarafından yıkılmıştır.

 

4-1461 Candaroğulları Osmanlı’ya katıldı.

 

5-Candaroğulları Beyliği: Kastamonu ve Sinop yöresindeki Anadolu Türk beyliği. Beyliğin ömrü, 1292-1461 yılları arasında, yaklaşık 170 yıl sürmüştür.

 

6-Kastamonu-Sinop yöresinde hüküm süren Candaroğullarının sikkeleri ilhanlı sikkelerini andırmaktadır. Başlıca darphaneleri Kastamonu ve Sinop’tur. Osmanlıların (II. Murad zamanında) beyliği ele geçirmeleriyle adı değişerek isfendiyaroğulları Beyliği adını almıştır.

 

Kaynak: BaĢlangıcından Türkiye Cumhuriyeti'ne Kadar Türk Devletlerinin Sikkeleri / Prof. Dr. Oğuz Tekin [s.413-422]

 

7-Candaroğlu Beyliği Dönemi’nde de; memleketlerini imarın yanında, ilim ve sanat adamlarına yakınlık göstermişler ve bunların da hamisi olmuşlardır. Bu dönemde, pek Œçok Türkçe eserler yazdıran Candaroğulları beyleri, Türkçenin ilim dili olması için Œçalışmışlar, hatta kendileri de Türkçe eserler yazmışlardır.

 

Kaynak: Türkçeye Hizmet Eden Devlet Adamları ve Mutasavvıf ġairlerden Birkaç Örnek / Prof. Dr. Abdurrahman Güzel [s.822-837]

 

8-Candaroğulları Beyliği cami ve mescidlerinde yer alan mihrablar mermer ve alçı malzemeyle gerçekleştirilmiştir. Alçı mihrablardan Kemah Köyü Halil Bey Camii (1363-1364), Kasaba Köyü Mahmud Bey Camiisinde (1367) bulunanlar orijinal olarak günümüze gelmiştir. Geriye kalan alçı mihrablardan bir kısmı tahrib edilmiş bir kısmı da onarımlar sırasında orijinal özelliklerini yitirmişlerdir. Mermerden yapılmış olanlar ise, Sinop Fatih Baba Mescidi (1353), Sinop Saray Camii (1375) ve Sinop Alaaddin Camii (1429-30) tarihli mihrablarıdır.

 

Kaynak: Ortaçağ Türk Mimarisinde Mihrab / Yrd. Doç. Dr. Mehmet Top [s.87-98]

 

9-Osmanlı Sultanı Bayezid ise 1392 yılında Candaroğulları üzerine sefere çıkarak Kastamonu’yu almış ve ardından Sinop’u tehdide başlamıştır. Bu durum karşısında padişahla anlaşmak zorunda kalan Candaroğlu İsfendiyar Bey, kendisine sığınan Anadolu beylerini de himaye etmekten vazgeçmiştir.

 

Kaynak: Saruhanoğulları Beyliği / Doç. Dr. Ahmet ġirĢirgil [s.787-792]

 

10- Candaroğulları, İtalyanlara karşı savaşıyordu. 1322 yılında Sinop’un tamamen beylik topraklarına katılmasıyla, Karadeniz ticaretini ellerinde bulunduran Cenevizlilerle temasa geçildi. 1341 yılında Venedik ve Ceneviz filosu ile büyük bir savaşa tutuşan Candaroğulları, birçok düşman teknesini zapt etmiş, savaştan güçlükle kurtulan Ceneviz amirali Simon de Quarto kendisini Kırım sahillerine zor atmıştı. 1362‟li yıllarda Candaroğullarına ait donanmalar, Kefe‟deki Ceneviz istihkamlarını yağmalamışlar ve Karadeniz’de yabancı gemilere göz açtırmamışlardır. Bu açıdan bölgedeki Türk gücünü hisseden Cenevizliler, Karadeniz’de barışın devamlılığının önemini kısa sürede anlamışlar ve barışçı bir politika takip etmişlerdir.

 

Kaynak: XIV. Yüzyılda Anadolu'da Uç Beyliklerinin Siyasî ve Ġktisadî Faaliyetleri / Dr. Cafer Çiftçi [s.393-406]

 

11- Kuzey Anadolu’da Karadeniz bölgesinde kurulan beyliklerden ilki, Kastamonu’da uç beyi olarak bulunan Hüsameddin Çoban tarafından kurulan Çobanoğulları Beyliği idi. Beylik sonradan yerini Candaroğulları Beyliği’ne bırakmıştır. Candaroğulları‟nın 1291-1461 yılları arasında 170 yıllık bir hakimiyetleri olmuştur. Şemseddin Yaman Candar tarafından kurulan beyliğin on bir beyi olmuştur. Bunlardan 8. beyin adına nispetle bu beyliğe İsfendiyaroğulları da denilmiştir.

 

Kaynak: Selçuklular ve Beylikler Devrinde Türk Dili / Prof. Dr. Mustafa Özkan [s.593-608]

 

12- Candaroğulları Beyliği‟ne bakılınca; Kastamonu ile Sinop sahasında beylik kuran ve aslen Türkmen bir aileden olan Candaroğulları Beyliği 160 sene devam etmiştir. Bir buçuk asrı mütecaviz bir zaman içinde Candaroğulları memleketlerinin îmarı yanında ilim ve sanat adamlarına yakınlık göstermişler ve bunların hamisi olmuşlardır. Beylikte yetişen ve yerleşen ilim ve sanat adamları da himaye gördükleri Candaroğulları beylerine çeşitli mevzûlarda Türkçe eserler sunmuşlardır. Böylece çeşit çeşit Türkçe eserler yazdıran Candaroğulları beyleri Türkçenin ilim dili olması için çalıĢmıĢlar hattˆ kendileri de Türkçe olarak eserler yazmışlardır. Bu sebepledir ki beylik Osmanlı idaresine geçtikten sonra bile, Kastamonu Candaroğulları zamanındaki ilmî ve edebî canlılığını epeyi müddet devam ettirmiştir.

Candaroğulları Beyliği’nde I. Süleyman Paşa ile başlayan ilim ve fikir hareketleri gitgide artmış ve Kemalüddin İsmail Bey zamanında doruğuna ulaşmıştır. Genç olmasına rağmen vaktini daha çok ilimler ve fazıllar ile geçiren I. Süleyman Paşa adına intihab-ı Süleymanî adlı Farsça eserini yazan Allame Mahmûd Şîravî İsfendiyar Bey’in emri ile oğlu İbrahim Bey’in okuması için Cevahirü’l-Esdaf adlı Kur’an-ı Kerîm tefsirini yazdırmıştır. Ayrıca Kötürüm Bayezîd olarak bilinen Celalüddîn Bayezîd adına M. 1362/H. 763 tarihinde Ebu Mihnef’ten Kastamonulu Şazî‟nin tercüme ettiği Maktel-i Hüseyin Mesnevisi ile karşılaşırız. İsmail Bey’in Türkçeye hizmeti bununla kalmamış; bizzat kendisi de Türkçe olarak Hulviyyat-ı ˆŞahî adlı fıkıhtan fürûa dair büyük bir eser ortaya koymuştur.

 

Kaynak: XIII-XVI. Asır Dil Yadigârlarının Anadolu Sahasında Türkçe YazılıĢ Sebepleri ve Bu Devir Müelliflerinin Türkçe Hakkındaki GörüĢleri / Prof. Dr. Kemal Yavuz [s.617-635]

 

13- Candaroğulları Beyliğinde, XIV. yy.’ın tek kubbeli ve Osmanlılardan gelen ters T biçiminde, kanatlı camiler, onların hakim olduğu Kastamonu bölgesinde görülür. Bunlardan, kare mekan üzerine tromplu kubbe ile örtülü İbn Neccar Camii‟nin (1353) üç kubbeli son cemaat yeri, 1943 depreminde yıkılmıştır. Zengin işlemeli kapı kanadı, Ankaralı nakkaş Abdullah bin Mahmud‟un eseridir, 1356‟da yapılmıştır.

Kastamonu yakınında, Kasaba köyünde, Emir Mahmud Bey’in, 1366’da yaptırdığı direkler üzerine küçük, ahşap örtülü camii, dıştan çok basit görünmekle beraber, içinin çok renkli kalem işleri ile tavan süslemeleri şaşırtıcı bir tazelik ve güzelliktedir. Taş mihrabının süslemeleri, Sinop Ulu Camii’nden gelmektedir. İnce işlemeli kapı kanatları ise, yine Ankaralı Abdullah bin Mahmud’un eseridir.

Candarlıların sonuncusu ismail Bey (1443-1460), Kastamonu’da, cami, türbe, medrese, imaret, han ve hamamdan ibaret bir külliye yaptırmış, bunun planlı ve ônünde, ortadaki yivlenmiş beş kubbeli son cemaat yeri bulunan camii, 1454’te tamamlanmıştır.

Arka arkaya aynı yükseklikte iki kubbe ve ôndeki kubbenin iki yanında orta mekana birer küçük kapı ile açılan tonozlu, asimetrik mekanlar halindedir. Ortası açık (opaionlu) birinci kubbe mukarnaslı pandantifler, mihrap ônündeki kubbe, mukarnaslı tromplar üzerine oturmaktadır. Medresenin kitˆbesi (1475) Osmanlı devrini gösteriyor. Avluyu ve kubbeli dershanenin önüne çeviren ahşap revaklar yıkılmıştır. Kesme taştan sağlam duvarlar üzerine yelpaze yivli tromplarla tuğla kubbeli cazip türbe, 1460‟tan önce tamamlanmıştır. Fatih Sultan Kastamonu’yu alınca, İsmail Bey’e, Yenişehir, İnegöl ve Yarhisar’ı tımar olarak vermiş, sonra kendisi Filibe’ye gönderilmiş ve ölünce, orada gômülmüştür. Bu sebeple türbede akrabaları ve onun koruduğu bazı ˆalimler yatmaktadır. içindeki on kadar taş lahdin sülüs kitabeleri çok itinalıdır.

 

Kaynak:  Anadolu Selçukluları ve Beylikler Devri Kültür Sanatı / Prof. Dr. Oktay Aslanapa [s.705-723]

1.1.2. „Ön Mekanı Olanlar

 

14-Bu plan Şemasına göre inşa edilen iki menzil hanı tespit edilmiştir. Her ikisinin de girişi dar cepheden sağlanan bu eserlerden biri Osmanlılar dönemine ait Bilecik-Gölpazarı Mihal Bey Hanı, diğeri de Kastamonu İsmail Bey Külliyesi’nde bulunan Candaroğulları Beyliği’ne ait Deve Hanı’dır. Bu iki yapıda, kapıdan bir ara mekana geçilmekte, buradan yine bir kapı vasıtasıyla hayvanların bağlandığı bölüme girilmektedir. Ara mekan bölünmeden yani bağımsız odalar yapılmadan bırakılmış, diğer kısım ise ön mekanı olmayan menzil hanlarındaki gibi tasarlanmıştır. Ara mekanda özellikle ocakların bulunması, bu bölümlerin yatak yerleri olarak kullanıldığını gösterir.

 

Kaynak: Beylikler Dönemi Hanları / Doç. Dr. Ali BaĢ [s.38-45]

 

15-Osmanlı İmparatorluğu, Sinop‘taki tersaneyi Candaroğulları‘ndan devralmış ve XVI. yüzyılda da ihtiyacı olan bir çok harp gemisini burada yaptırmıştı. Nitekim Sinop Tersanesi‘nde inşa edilen gemiler arasında 1566‘da 15 kadırga, 3 mavna, 1571‘de 25 kadırga yer almaktaydı. İnşa edilen gemi çeşit ve miktarlarından Sinop Tersanesi‘nin Galata ve Gelibolu‘dan sonra üçüncü büyük tersane olduğu anlaşılmaktadır.

 

Kaynak: Klasik Dönem Anadolu Sanayii Üzerine Bir Değerlendirme (1500-1605) / Ümit Koç [s.771-780]

bottom of page