
Kastamonu Tarihi


Anadolu’da Hititlerin yok olmasından sonra, evvelce fazla etkileri olmayan bazı II.derece gruplar, merkezi kuvvetin dağılmasıyla görülmeye, öne çıkmaya başlamıştır. Nitekim merkezde kurulmuş olan Frikya ve batı görülen Lidya hükümeti bu cümleden sayılabilir. Paflogonya da bu çeşit toplanan gruplarından biridir.
Eti imparatorluğunun inkırazını müteakip, onlarla beraber veyahut onlardan sonra Önasya’dan gelmiş ve Etilerin himayesi altında Küçük Asyanın muhtelif yerlerine yayılmış olan Türk kabileleri, yerlerinde müstakil birer küçük devlet haline gelmişlerdir. Paflagonyalılar da, Trak kavmine mensup olduğu cihetle onların da bir Türk kabilesi olduğu artık tahakkuk etmiştir.
Yunan ve Bizans tarihçilerinin Paplagonis adıyla kaydettikleri eski Kastamonu mevkii ise, o zamanlarda Doğudan Potnus şimdiki Canik Vilayetinin doğusunda kalan Trabzon sahası, güney-doğu yönünden o zaman Halys, Tuzlu adıyla bilinen Kızılırmak ve Güneyden Galatya Ankara Vilayet ve batıdan Filyos ve Bolu çayları ile ve kuzeyden fr Karadeniz pont oksen ile cevrilmişti. Bu bakımdan Paflogonya parçası, şimdiki Kastamonu,Sinop, Çankırı vilayetleri ile Canik-Bolu ve Zonguldak, vilayetlerinin bir kısmını içine alan büyük bir sahayı çevreliyordu.
Paflagonyalılar Nasıl Bir Kavimdi?
Kavi, kaba ve cesur bir kavim olam özelliğini taşımaktadırlar. Aynı zamanda oldukça istilacı bir kavim olduğunu görmekteyiz. Bir taraftan hücum ve yok edilme tehlikesini sezdikleri zaman, hemen anarşi ve hürriyet adeletlerine dönerler ve mücadeleye başlarlardı. Paflagonyalılar bu yurt severlikleri yüzünden İranlılar, bu kıtayı tamamıyla etkisi altına alamadılar. Paflagonyalıalra en kaba adamlar gözüyle bakılırdı. Milli serbestlerine ve asli adeletlerine çok bağlıydılar. Fakat askeri maziyetleri eski zamanlardan beri sukut etmişti. Çok iyi ata binerlerdi. Süvarileri ile mehşurdurlar.
KASTAMONUDA PAFLAGONYA DEVRİNE AİT OLMASI MUHTEMEL BULUNAN ESERLER
Taşköprü kazasının Süleyman köyündeki Donalar Kayaşı Taş Mezarı:Taşköprü’nün sekiz kilometre şimali garbisindeki Süleyman köyü yakınında ve bu köyün 400 metre kadar şimal tarafından Karadere üzerinde büyük bir kaya vardır. Kayanın üç tarafı açık ve adeta bir kale şeklinde sarptır. Bu sarp olan kısımda büyük bir taş mezar bulunmaktadır. Hangi devre ait olduğu kafi olarak tesbit edilemeyen bu taş mezara, Mimari şekline nazaran Paflagonya tiplerin daha eskilerinden madut nazarile bakılabililir.
Bu kayanın cenup yamacında ve cenubi garbi köşesi yakınında mailen kırılmış olan kayanın bir kısmı, dikliğine tesviye edilmiş ve işlenmiştir. İşte, mezar, bu tesviye edilmiş yere oyulmuştur. Tesviye edilmiş olan sathın genişliği 10,8, serbest kalan derinlik de 14,5 metredir.
Oyulmuş olan yer, dışardan bakıldığı zaman bir müstatil biçiminde ve ortasında iki büyük sütunu olan bir oda şeklinde görülmektedir. Oyulmuş olan kısmın boyu 7,80, derinliği de 2,10 metredir.
Ortadaki iki büyük sütunun muhitleri 2,83, kaide muhitleri de 4 metredir. Sütunların üst kısımlarında bir boğa veya koç şeklinde başlık lar vardır. Hücreyi üçe bölen sütunların aralıktan 1,45-1,50 metre uzun luğundadır. Mezarın ön tarafı bir koridor halindedir. İç tarafta biri büyük, öteki küçük olmak üzre iki oda bulunmaktadır. Sol tarafta bulunan bü yük odanın genişliği 2, derinliği 1,40, uzunluğu da 5,20 metredir. Bu odanın bir kapısı ile yerden yüksekte bulunan ve pencere şeklinde sağ tarafta bir delik vardır. İçeride de nihayetle ve sağ tarafta olmak üzre iki taş sedir vardır. Büyük odanın bitişiğindeki odaya bu odadan geçilmekte ve küçük odada yine sağ yanda bir taş sedir bulunmaktadır.
Bu taş sedirlerin üstlerine evvelce ölüler konulurmuş. Bu iki odanın ayrı ayrı tetkikinden, her ikisini aynı zamanda yapılmamış olduğu, sağ daki odanın daha evvel yapılmış bulunduğu ve her ikisinin yapılma zamanları arasında hayli bir zaman (farkı olduğu anlaşılmaktadır.
"Kalekapı Taş Mezarı» adı da verilen bu mezann asıl hususiyeti, dış kısmındaki bir çok kabartma resimlerin mevcudiyetidir: Dışardan Örülen hücrenin iki yan tarafı ile bir kubbe şeklinde olan üst kısmında bulunan bu kabartma resimlerin bîr kısmı, çok açık olarak görülmekte ve bir kısmı da kısmen zelzele ve kısmen de hava tesirile silinmiş ve teşhis edilemiyecek bir vaziyete girmiştir. Karşılıklı gruplar halinde bulunan bu resimler, mezarın her iki: tarafına dağıtılmış ve mezarın üzerinde üst üste konulmuştur. Sol taraf’ ta bulunan bir resmin çerçevesine başlanılmış olduğu, fakat heykelin tamamlanamadığı görülmektedir. Sağ alt taraftaki resim de yalnız kalmış ve mütenazırı yapılmamıştır. Belki de, resimler bütün tesviye edil miş sathı kaptıyacakmış ve burada herhangi bir sebeple yanm bırakılmıştır. Dik sathın tesviyeye başlanıldığı zaman bu kabartmalar işinin düşünülmemiş olduğu, bilhassa hayvan gruplarının aynı zamana ait. olmaması, İkinci odanın da sonradan yapılmış olduğuna ait mimari hu susiyetler göstermesi, resimlerin muhtelif zamanlarda yapılmış bulunduğu kanaatini uyandırmaktadır.
Mezarın üst kısmında bir çift aslan vardır. Sağ başta kanatlı bir aslan ve yarım İrtifa İle her iki tarafta esatiri, yan hayvan, yan kuş şeklinde bir heykel, bunların altında ve oyulmuş kısmın alt kenar hizasında solda, süsücü vaziyette bir dana ve sağda sıçrayan vaziyetinde bir aslan daha vardır. Bu resimler, fazla derinleştirilmiş bir satıh üzerine oyulmuş olduğu için, yukarıdaki kabartmalara göre fazla nazan dikkati celbetmektedirler.
Bu aslanın alt tarafında da eşsiz ve pek zaif yapılmış bir gergedan bulunmaktadır. Bu gergedan, kısmen zelzele, kısmen de hava tesirlerile silinmiş ve teşhis edilemiyecek bir hale gelmiştir. Birbiri üzerine konulmuş olan çift aslandan alt kısımdaki, hareket halinde gibi tasvir olunmuştur. Sağ taraftaki hayvan biraz daha küçük olduğu gibi, birinci hayvan tarafından sıçratılmış vaziyettedir. Sağ. taraftaki başaşağı bükük hayvan oldukça daha iyi kalmıştır.
Kavga eder vaziyette duran çift üzerinde, bir taş pervazında bir çift aslan daha vardır. Bu aslanların sağda duranı erkek, soldaki de dişidir. Dişi olmasına hükmediliş sebebi, yelesiz olmasındandır.
Sakin durur vaziyette bulunan aslan çifti üzerinde, cephenin tam üstündeki boşluk bir kartal resmi ile doldurulmuştur. Vücudu kuvvetli İleri çıkmış vaziyette duran kartalın başı, aradan zaman geçmesiyle kaya bölmüştür. Kanatlan, yayılmış vaziyette durmaktadır.
KAYNAKLAR: MEHMET BEHÇET -KASTAMONU ESKİ ESERLERİ- TALAT MÜMTAZ YAMAN - KASTAMONU TARİHİ